top of page
Yazarın fotoğrafıAbidin Özşahin

Bugün markan için ne yaptın?

Güncelleme tarihi: 16 Ara 2020


Günümüz koşullarında ticaretle uğraşan, yeni fikirlerle girişimciliğin arttığı ve rekabetin kıran kırana geçtiği son yıllarda herkesin ağzında bir markalaşma konusu dolanıp duruyor. Tanıştığım birçok işletme sahibi okuyor, araştırıyor ve markalaşmanın yollarını arıyor. Büyük bir çoğunluk ise konuya tamamen rekabet koşullarında yaklaşıyor, onlar yaptıysa biz de yapalım diyor. Ama iş göründüğü gibi değil maalesef. Konuya vakıf olmak tabi ki ikincisinden daha iyi ama markalaşmak hadi deyince olan bir durum değil. Çünkü markalaşmaya sıra gelene kadar markalaşma yolunda inşaa edilmesi geren temeller, kurulması gereken sistemler, yapılması gereken araştırmalar, planlar ve oluşturulması gereken stratejiler serisi derken on yılları alan bir süreç bizi bekliyor. Bunun yanında ürününe veya hizmetine, onun kalitesine ve hedef kitlesine olan güven de ayrı mesele. Daha konunun başında hemen bir kara tablo çizdiğimi düşünenler olabilir, ama olmasın. Çünkü markalaşmak inanç, sebat ve para işidir. Ve eminim ki kimsenin kaybedecek fazladan umudu, zamanı ve parası yok. Yani işin özü markalaşmak için inanmak önemli ama markalaşma işi logodan, reklamdan ibaret değil. İşe dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya başlamak lazım. Hatta güzel bir söz vardır; “Yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar, dışarıdan kırılırsa hayat son bulur” diye. Bunu her işletme kendine düstur edinmeli, doğru iş, doğru ekip ve doğru zamanı kollamalı.


Dünya değişti, değişiyor, diyoruz. Teknoloji hızla kendi çıtasını aşıyor ve herkes bu değişime adapte olmaya çalışıyor. Haberleşme, iletişim, yönetişim, yaklaşımlar ve kurallar yeniden yazılıyor. Ama değişmeyen şey bu kadar zahmet sonuçta insan için veriliyor. Mental olarak değişse de hedef kitle hala insan. İşte yatırımın önemini kaybetmediği tek varlık. Ürünü de, hizmeti de insan sağlıyor ve bundan faydalanan da yine insan. Bu kadar önemli olan varlık insandan başlamak bana göre markalaşmanın ilk adımı. Peki hangi insan? Tabi ki markalaşma yolunda sizinle beraber yürüyecek insan ya da insanlar. Sistem kurulurken ve sistemin devamı için insandan faydalanıyoruz, bu faydadan verim alabilmek için önce insanın eğitiminden ve adaptasyonundan başlamak önemli. İster yeni bir iş olsun ya da mevcut kurulu düzene uygulansın, iş yapış biçimi, değerleri, yeterliliği hangi iş tanımında olursa olsun mücadelenin bu kısmı sizin için savaşacak yetkin askerler yetiştirmekten geçiyor.


Markanıza tutkuyla bağlı müşteriler bulmak için sanırım tutkulu çalışanlar yaratmak gerekiyor. Müşteri ile olan ilişkilerinden, iş arkadaşları ile olan ilişkilerine kadar doğru ve etkili iletişim stratejileriyle donatmak ise yetkin işverenler ve liderlerin elinden geçiyor. Bu yüzden başarılı yöneticiler kurum içi eğitimlere önem veriyor ve özellikle profesyonel destek alıyor. Dedim ya markalaşmak kolay değil, her çalışanı doğru konumlandırmak ve en verimli iş gücünü kullanabilmek için üstünde iyi düşünmek, kafa yormak gerekiyor. Benim bugün üstünde durduğum konu, hassasiyet gösterdiğim şeylerden sadece bir tanesi. Yani ne kadar zaman, para ve emek harcansa da eğer ki çalışanlara doğru yaklaşım ve yatırım yapılmazsa sistem zayıf kalıyor. İnsan için bir şeyler yapılıyorsa işin özünde empati duygusu gelişmiş, doğru ve etkili iletişim kurabilen, iş yürütebilen ve işine tutkuyla bağlı elemanlar yetiştirmek de o kadar önemli oluyor.

454 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page